Pulsarları keşfeden Prof. Jocelyn Bell Burnell: “Amacınıza ulaşana kadar yılmadan çalışın”

0

Prof. Jocelyn Bell Burnell, Oxford Üniversitesi Astrofizik Bölümü’nde çalışıyor. Evrenin en ilginç cisimlerinden biri olan pulsarları keşfeden Prof. Burnell, Türkiye’deydi. Pulsarlar da ne mi? Brunell’in anlatımıyla, evrenin deniz fenerleri. “Uzay gemimizle galaksiler arasında yolculuk yapacağımız zaman bu deniz fenerlerini kullanarak yolumuzu bulabiliriz” diyor, “Dünya’daki laboratuvarlarımızda test edemeyeceğimiz fiziksel koşulları anlamamıza olanak sağladığı için bu cisimlerin incelenmesi doğanın nasıl işlediğini algılamamıza çok yardımcı olur.” İşte Prof. Brunell’in bilim ile ilgili anlattıkları ve bilim insanı olmak isteyen gençlere önerileri.

Evrenin en ilginç cisimlerinden biri olan pulsarları keşfeden Prof. Jocelyn Bell Burnell, 4 Şubat’ta Bilim Akademisi’nin davetlisi olarak bir konferans vermek üzere Türkiye’ye geldi. Prof. Burnell, pulsarların genel özelliklerini ve kullanılmasıyla Einstein’ın Genel Görelilik teorisinin nasıl test edilebileceğini anlattı. Prof. Burnell sadece yaptığı keşif ve o alandaki çalışmaları ile değil, kadınların seslerinin bilim dünyasında daha çok duyulması için göstermiş olduğu çabayla da tanınıyor. O fiziğe daha genç yaşta ilgi duymaya başlamış. Bunda, babasının sahip olduğu ünlü astronom Fred Hoyle’un kitaplarının etkisi büyük. Daha 15 yaşındayken bir astrofizikçi olmak istediğine karar vermiş. Sınıfında gelecekte ne yapmak istediğini net olarak bilen tek öğrenci oymuş. Bu isteğini de başarmış. Biz de Oxford Üniversitesi Astrofizik Bölümü’nde çalışmalarını sürdüren Prof. Jocelyn Bell Burnell ile evrenin ilginç keşfi pulsarları ve bilimi konuştuk.

Daha önce birkaç kez Türkiye’yi ziyaret ettiğinizi biliyorum. Türkiye ve Türk insanı hakkındaki izlenimleriniz nelerdir?
– Türk insanı çok arkadaş canlısı ve çok misafirperver. Türkiye’nin harika manzaralara sahip birçok güzel yeri var ki, bu ülkenizi çok cazip kılıyor. Ayrıca Avrupa ve Asya’nın arasında adeta bir köprü olmasını ve bunun sonucu olarak çıkan kültürel ve tarihsel çeşitliliği ise çok ilginç buluyorum. İşte bu çeşitlilik Türkiye’yi daha güçlü kılıyor olmalı. Fakat Türkiye hakkındaki bilgim birazcık sınırlı. Sadece birkaç Türk bilim insanını tanıyorum.

Bu röportajı okuyacak insanların büyük çoğunluğu amatör ya da profesyonel anlamda bilimle ilgilenmiyor. Acaba bu kişiler ve bu yazıyı okuyan herkes için bir Pulsar’ı nasıl tanımlarsınız?
– Pulsarları evrenin en garip cisimlerinden biri yapan özellikleri çok büyük kütleli ve aynı zamanda da çok yoğun olması. Dünya’daki laboratuvarlarımızda test edemeyeceğimiz fiziksel koşulları anlamamıza olanak sağladığı için bu cisimlerin incelenmesi doğanın nasıl işlediğini algılamamıza çok yardımcı olur. İnanıyorum ki doğanın nasıl çalıştığını anlamak üzere verdiğimiz bu çaba hemen ertesi gün bize olumlu sonuçlar vermeyebilir, fakat bugün gösterdiğimiz bu çaba uzun vadede kesinlikle yararlı olacak.

Pulsarlar adeta evrenin deniz fenerleri. Uzay gemimizle galaksiler arasında yolculuk yapacağımız zaman bu deniz fenerlerini kullanarak yolumuzu bulabiliriz. Adeta bir navigasyon sinyali gibi davranarak yön bulmamıza yardımcı olacaklar. Her pulsar kendine has özellikler içerir. Örneğin her biri farklı frekanslarda ışınım yaparlar. Büyük ihtimalle uzay gemimizde bir radyo teleskop olacak ve deniz fenerlerinden gelen sinyalleri bu teleskoplarla takip edebileceğiz.

İlk keşfettiğiniz pulsara (orijinal adı PSR B1919+21) neden Little Green Man-1 (Küçük Yeşil Adam-1) ismini verdiniz. Bu birtakım yanlış anlamalara neden oldu.
-Bulduğum o cisim için koordinatlarını kullanarak bir isim verebilirdim. Ancak bu çok uzun bir isim olurdu. Gayri ciddi bir biçimde o cismi Little Green Man-1 (LGM-1) olarak isimlendirmeyi tercih ettim. Ancak bu isimlendirmeyi yaparken ölçtüğüm sinyalin dünya dışı akıllı bir yaşam formundan geldiğini kastetmedim. Keyfi bir isimlendirmeydi sadece.

ZORLUKLAR SİZİ YILDIRMAMALI
Konferansta kadınların bilim dünyasında eşit haklarla ve artan bir sayıyla yer alması gerektiğini söylediniz. Kadınların çok iyi bir bilim insanı olabildiklerini gösteren birçok örnek olduğunu da vurguladınız…
Buna yönelik bir örnek vereyim, Malezya’ya gittiğimde Bilim Üniversitesi’ni ziyaret ettim. Orada genç bir kadın fizik öğrencisi ile tanıştım. Ona daha çok kadın fizikçi görmek istediğimi söyledim. O da neden diye sordu. O öğrenciyle konuşmamız sonrasında anladım ki Malezya’da fizik bölümlerindeki kadın lisans öğrenci oranı yüzde 60 civarındaymış. Uluslararası değerlerle kıyasladığınızda bu inanılmaz derecede yüksek bir oran. Bu gösteriyor ki kadınlar iyi birer fizikçi veya astronom olabilirler. Fakat bazı ülkeler bunun doğru olmadığını düşünüyor. Bence bu algının oluşmasının nedeni kadınların beyin yapısı değil, kültürlerin farklı oluşu. Bu tarz kültürlerin etkisi altında yaşayan kadınlara da yeterince eğitim verilebilirse onlar da fizik, matematik ve astronomide inanılmaz işler başarabilirler.

Acaba bilim insanı olmayı hedefleyen ülkemizin gençleri için tavsiyeleriniz neler? Sizce iyi bir bilim insanı olabilmek için neler yapılmalı?
-Öncelikle belirtmek isterim ki yararları göz önünde bulundurulduğunda toplumda bilim insanlarının olması çok önemli. Toplumlarımız bilim insanları sayesinde daha zeki bir hale geliyor. Küçük bir örnek vermek gerekirse, bizim artık sadece çok kolay iletişimi sağlayan telefonlarımız yok, artık evimdeki ısıtıcıyı bile telefonumu kullanarak uzaktan kontrol edebiliyorum. Neredeyse tüm bankacılık işlemlerini online yapabiliyoruz. Her geçen gün daha zeki bir ülke ve daha zeki bir ekonomiye sahip oluyoruz. Bu tür şeylerin hayata geçebilmesi için sahip olabildiğimiz kadar çok sayıda bilim insanına ve mühendise ihtiyacımız var. İngiltere’de bilgisayar kullanmayı çok iyi bilen yeterince kişi yok. Hali hazırda sahip olduğumuz mühendislerin birçoğu yakında emekli olacak ama onların yerini dolduracak yeterince genç mühendis bulunmuyor. Türkiye’deki durumu bilmiyorum, belki sizin ülkenizde bu yönde ciddi bir sorun olmayabilir.

Ülkenizin gençlerine tavsiye vermek amacıyla belki kendi kariyerimi biraz özetlemem gerekir. Sanırım beni şanslı kılan şey daha çocuk yaşta astronom olmayı kafama koymamdı. Astronom olmak istediğimden kesinlikle emindim. Hedefimin ne olduğunu daha o yaşlarda biliyordum. Sorunlarla karşılaştığımda kendime şunu söylerdim: “Eğer astronom olmak istiyorsam, bu sorunu çözmek zorundayım.” İnsanlar en çok sevdikleri ve dolayısıyla en iyi oldukları ilgi alanlarını keşfetmeli. Gençlerin kapasitelerini keşfetmelerinde daha yaşlı insanlar, örneğin okuldaki öğretmenleri, yardımcı olabilir.

Ülkemizdeki aileler çocuklarının geleceği konusunda kaygılı olduklarından onları aslında çocuklarının istemedikleri alanlara adeta zorla yönlendirebiliyor. Bunun en büyük nedeni de geçim ve iş bulma kaygısı. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?
– Bu yine sevdiğin ve dolayısıyla en iyi olduğun işi bulabilmekle alakalı bir durum. Eğer bir konuda iyi isen büyük ihtimalle o alanda en iyilerden biri olursun. Fakat bu, şu anlama da geliyor: Hedeflediğin amaca ulaşana kadar yılmadan çalışmak zorundasın. Bazı şeyler her zaman hazır halde önüne gelmez. Zorluklar seni yıldırmamalı. O hedefe gitmeli ve onu çekip almalısın. Bu her zaman kolay değil. Bazen zor oluyor.

Bilim insanlarının yaptığı çalışmaları halkla paylaşmasını önemsiyorsunuz. Neden?
Çünkü bilim insanlarının maaşları ve kullandıkları ekipmanların masrafları o halkın vergilerinden karşılanıyor. Bu nedenle bilim insanlarının halka karşı böyle bir sorumlulukları olduğunu düşünüyorum. Ancak burada önemli bir husus var. Her bilim insanı bu işi yapamaz. Yapmamalı. İyi konuşma yeteneğine sahip ve alanındaki en güncel gelişmeleri takip eden bilim insanları bunu yapmalı. Aksi halde sonuç bir facia olabilir. Bilimi bir ülkede popüler hale getirmek için bilim insanlarının halkla buluşması önemli. Ama bunu yapan kişiler iyi birer bilim insanı olmak zorunda.

HÜRRİYET Selçuk TOPAL 13.02.2016

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here