İklim değişikliğinde büyük sorunların etkilerinin azaltılması basit çözümlerden geçiyor

0

Boğaziçi Üniversitesi 2016-2017 akademik yılı Açık Ders seminerlerinin ilkini 29 Kasım tarihinde Prof. Dr. Levent Kurnaz verdi.

Günümüz dünyasının en önemli problemlerinden biri iklim değişikliği ve küresel ısınma… Artık dünya liderlerinin ajandasında da yer alan iklim bu konuyu Türkiye’nin önde gelen uzmanlarından biri olan Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Levent Kurnaz ile konuştuk. 

Boğaziçi Üniversitesi’nin 2016-2017 Akademik Yılı’nda ikincisi düzenlenen halka ‘’Açık Ders’’ seminerlerinin bu dönemki ilk konuğu olarak 29 Kasım’da bir seminer veren Prof. Dr. Levent Kurnaz, her geçen gün kötüye giden bir tablo olduğunu kabul etmekle beraber karamsar olmamak gerektiğini ve çözüm için henüz geç kalınmadığını belirtiyor. Kurnaz, “Basit önlemlerle iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden kurtulma ihtimalimiz var” diyerek herkesi daha duyarlı olmaya çağırıyor.

İklim Bilimi konusunda Türkiye’nin önde gelen uzmanlarından biri olan Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Levent Kurnaz, iklim değişikliğinin inkâr edilemez bir gerçek olduğu kanısında… Bu konunun küresel düzeyde bir problem olduğunu vurgulayan Kurnaz’a göre iklim değişikliği daha fazla kuraklık, daha fazla su sıkıntısı, daha fazla sıcak hava dalgası ve özellikle tarımsal üretimde daha çok azalma demek. Kurnaz’a göre bu durum aynı zamanda çatışmaları tetikleyecek ve ekonomik krizlere sebep olacak önemli bir tehlikeye işaret ediyor. Dolayısıyla iklim değişikliğiyle etkin bir mücadele için adaptasyon ve azaltım politikalarını harekete geçirmek gerekiyor. İklim değişikliği ile mücadele için her ülkenin adımlar atması gerekiyor. Fosil yakıt tüketimini iklim değişikliğinin sebepleri arasında ilk sıraya koyan Kurnaz’a göre Türkiye’nin de bir an önce sera gazlarını azaltmaya yönelik çalışmaları başlatması, kömür başta olmak üzere fosil yakıtlara dayalı enerji politikalarından vazgeçmesi gerekiyor.

Gerekli önlemlerin alınmaması durumunda, 20-30 yıl sonra İstanbul’da yılın 15 gününü 40-45 derece arası geçeceğini ifade eden Kurnaz, sıcaklıkların özellikle kalp hastaları açısından ciddi tehdit oluşturacağını söylüyor. Yükselen sıcaklıklarla birlikte klima kullanımının artacağını söyleyen Kurnaz şunları söylüyor;

“Klima çalıştıracağız ama klima da elektriğe bağlı. Elektrik hidroelektrik santrallerden ürettiğimiz enerjiye bağlı. Su, yağmur az olduğunda elektrik kesilecek, elektrik kesildiğinde kendini soğutamayacaksın, kendini soğutamayınca 45 derece sıcaklıkta yaşaman zorlaşacak. Ülkemiz buna hazır değil”

Ancak Kurnaz’a göre durum biraz karamsar görünse de küresel ısınmayı engellemek ve sürdürülebilir bir geleceği inşa etmek için hala vakit var…

Basit önlemler alarak küresel ısınmanın etkilerini azaltma ihtimalinin olduğunu söyleyen Kurnaz, binaları beyaza boyamak, çatıları kırmızı tuğla yerine beyaz tuğla koymak gibi önlemler o binanın sıcaklığını düşürecektir diyor.

Bunun basit önlemlerden sadece biri olduğunu ifade eden Kurnaz’a göre asıl önemli olan ise bu tür önlemleri konuşmak, gündeme almak ve geç kalmadan uygulamak…

Türkiye’de altyapı yetersiz

Türkiye’de bir altyapı problemi olduğuna dikkat çeken Kurnaz sözlerine şöyle devam ediyor:

  • Türkiye’de alt yapı konusunda yapılması gereken çok şey var. İstanbul’da suyun yüzde 20- 30 arasını kaçaktan dolayı kaybediyoruz. Bu kayıp tamamen alt yapının arızasından dolayı. Bunları düzeltmek bizim elimizde. Alt yapı sorunlarını düzeltmek de alınacak bir diğer önlem.
  • 35-40 yıl sonra iklim değişikliğinin etkileri o kadar çok artacak ve kötüleşmeye başlayacak ki artık günlük hayatımızda iklim değişikliğinden kaynaklanan değişimleri önemli bir faktör olarak günümüzün içine koymak zorunda kalacağız. Yazın sıcaklığı hesaplayarak dışarı çıkacağız. Zaman kalmadı. O senaryolara doğru gitmemek için bugünden itibaren hayatımızda büyük değişiklikler yapmamız lazım.
  • Günümüz dünyasında üretim verginin en düşük ve işgücünün de en ucuz olduğu ülkelerde yapıldığı için ülkelerin yaydıkları karbon dioksit üzerinden hesaplama yapmak gelişmiş ülkelerin daha da gelişmelerine çanak tutmanın ötesine geçemiyor.
  • Bir yandan kendisini temiz gösterme uğruna endüstrilerini dışarıya taşıyan gelişmiş ülkeler, diğer yanda da temiz olmamayı da göze alarak milli gelirlerini arttırmak isteyen ülkelerin olduğu bir dünyada iklim adaleti nasıl sağlanabilir?
  • Eğer karbon dioksit kotalarını üretim üzerine değil de tüketim üzerine koyacak olursak tüm dünyada iklim adaletini sağlamak yolunda ciddi bir adım atmış oluruz.
  • Karbon dioksit salımına kota uygulamak bir çözüm değil, asıl çözüm kotayı tüketime uygulamaktan geçiyor ve yöneticilerin de böylesi bir kotayı uygulama cesaretine sahip olması gerekiyor.
  • Dünyanın gelişmiş zengin ve refah ülkelerine baktığımızda kömür madenciliği başta olmak üzere çeşitli enerji yatırımlarını dünyanın daha az gelişmiş ülkelerinde yapıp kendilerini temize çıkarıyorlar. Bu ikiyüzlülüktür. Özellikle AB enerjisini yeşil kaynaklardan sağlayacağını söylüyor. Kömürlü termik santrallerini kapatıp onun yerine güneş enerjisiyle enerji üreteceğim diyor. Evet Almanya enerjisini güneşten sağlıyor ama güneş panellerini üzüm bağlarının olduğu yerlere yapmışlar. Şimdi üzümü Şili’de yetiştiriyor, oradan uçakla Almanya’ya getiriyorlar. Peki, Şili’den üzümü uçakla Almanya’ya getirmenin karbon bedeli ne olacak? Hava taşımacılığı hiç kimseye yazılmıyor hesapta, yazılsa bile Şili’ye yazılıyor. Bunun gibi bir sürü hata var.

Boğaziçi Üniversitesi’de sıfır karbon salınımıyla iklim değişikliği konferansı yapılacak

  • İklim değişikliğini engellemeye çalışırken uçakla zirvelere gidiliyor, bu da büyük bir çelişki. Bunun önüne geçmek için sanal ortamda uluslararası bir toplantı düzenlemeyi planlıyoruz. Toplantıya hiç kimse katılmayacak, ne dinleyici ne konuşmacı… Sanal ortamda düzenlenecek. İklim değişikliğiyle ilgili dünyanın önde gelen 24 ismi katılacak. Konuşmacılar internet ortamında konuşmalarını yapacaklar biz de onların organizasyonunu yapıp dünyanın her tarafına yayacağız. Dolayısıyla sıfır karbon salınımıyla bir iklim değişikliği konferansı olacak. Ve dünyanın en büyük ve en iyi iklim değişikliği konferansını yapacağız. IPCC ile beraber çalışmalarını yapıyoruz. Boğaziçi Üniversitesi de bu organizasyonun merkezi olacak.
  • İklim değişikliği için alınacak bir diğer önlem ise, uzun mesafeli seyahatlere çıkmamak. Tatil planlarımızı uzak yerlere değil, araba, otobüs ve trenle ulaşımını sağlayabileceğimiz yerlere yapmamız gerekiyor. Karbon salınımlarını azaltmak için bizim sistemlerimizi ona göre hazırlamamız gerekiyor. Trenle ulaşımı kolaylaştırmamız gerekiyor. Karbonu teşvik etmeyelim, karbondan uzaklaşalım biraz.
  • İnternetten konferanslara bağlanıp, teknolojiyi kullanarak zararı azaltalım. 1-2 günlüğüne Amerika’ya gitmek çılgınlık. Türkiye’de tren hatlarını geliştirmemiz lazım. Gelişmişlik otoyol ve uçak olarak algılanıyor. Bunun dışında da bir takım şeyler var.
  • Günlük hayatımızdaki bir takın yaşam değişiklikleriyle kazançlarımız olacak. Halk değişikliğin farkında ama büyük resmi görmüyor.

İklim değişikliğine en duyarlı sektör sigortacılık

  • İklim değişikliğine en fazla eğilen sektör sigortacılık sektörü. Çünkü olan bütün hasarları onlar ödüyorlar. Onlar maddi olarak biliyorlar bu işten ne kaybettiklerini. Ve bunların başında da Reasüransşirketleri geliyor,  yani sigortacıları sigorta eden şirketler. Çünkü onlar sırf para ödüyorlar. Reasüransşirketlerinin kendi  iklim değişikliği grupları var. Ona göre kendi reasürans bedellerini belirliyorlar bu şirketler. En büyük reasürans şirketinin iklim değişikliği sorumlusu bizim yaptığımız en büyük hata geçmişe dayanarak geleceği öngörmek diyor. Ama şu anda biz geçmişe bakarak geleceğin öngörülemeyeceği bir dünya yapısına girdik. Yani şimdiye kadar tarımsal sigorta gibi hesaplar vardı, aynı hesapları geleceğe yönelik kullanamayız. Yeni bir dünyada yaşıyoruz. Bizim ana planımız çocuklarımız olmalı. Çocuklarımıza dil öğretmek yerine, çocuklarımıza judo ve karate ve bireysel savunma sistemleriyle silah kullanmayı öğretmeliyiz belki de. Geri kalan vakitlerde de nasıl çiftçilik yapacaklar bunu öğretmeliyiz, belki 50 sene sonra en çok ihtiyaç duydukları bilgi bu olacak.

http://boun.edu.tr/

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here