“Matematiği hiç anlamıyorum”, “Matematik çok karışık ve sevimsiz bir ders”, “Matematiği hiç beceremiyorum”, “Kabus gibi rüyalarıma giriyor” gibi cümleler her matematik eğitimcisinin sıklıkla duyduğu cümlelerdir. Bu cümlelerin, öğretmenlerin sınıf içindeki tutumlarının katı olması, öğrenilen konuların anlaşılma düzeyinden yüksek olması, matematiği başaramayacağına dair önyargılı olmak, matematik okuryazarlığının eksik olması, bireyin zekasının matematik notlarıyla ilişkilendirilmesi gibi pek çok sebebi olabilir.
Matematik hayatımızın her alanında karşımıza çıkan zihinsel bir sistemdir, bir disiplindir. Kendine göre planlı programlı bir ilerleyişi, kuralları ve çözümlere ulaşmak için geliştirilen pek çok yöntemi vardır. Ancak hayatımızın içinde olmasına rağmen fazlasıyla soyuttur ve çoğu insan tarafından zor olarak kabul edilir. Hatta bazılarına göre “korkutucu, anlaşılması güç, karmakarışık” bir dersten başka bir şey değildir.
Korku, bir tehlike ya da tehlike düşüncesi karşısında duyulan kaygı ve üzüntüdür. İnsan kendisinin kontrol edemediği, anlayamadığı olaylar karşısında korkuya kapılır ve reaksiyon geliştirir. Korku hissine aslında, kişinin kendi düşünceleri sebep olmaktadır ve insanlar bunun farkında olmadığı için de korkularını daha büyük boyutlara taşıyabilirler. Başarısızlık durumu korkularımızı tetikleyen başka bir durumdur. İnsanların aynı durumlar karşısında verdiği korku tepkisi de farklıdır. Yaşanan olumsuz bir olay da, aynı tip olaylar karşısında aynı tepkiler verilmesine neden olabilir. Bu da korku konusunda kısır döngüye sebep olabilir [1].
Matematik korkusu da kendi geliştirdiğimiz duygusal bir reaksiyondur. İnsan matematiği anlayamadığı, yapamadığı zamanlarda doğal olarak ondan uzaklaşmak, kaçmak isteyecektir. İnsanların çözüm odaklı düşünmeleri yerine, matematikten kaçarak rahatlamaya çalışmaları, problemi kalıcı hale getirmekten başka bir işe yaramayacaktır. Üstelik insanın bu konuda yetenekleri olabileceğini test etme olasılığını, yaşayabileceği olumlu duyguları da elinden alacaktır. Her başarısızlık durumunda bu korku daha da büyüyecektir. Sürekli olarak olumsuz düşünen bir insanın paniklemesi, başarısızlığa uğraması normaldir.
Kişilerin matematiği değerlendirme tarzları da matematik korkusunun farklı boyutlarda yaşanmasına neden olur. Konuları anlamamak, çaresizliğin büyümesine, daha da içinden çıkılmaz bir hal almasına neden olmaktadır.
Matematik Korkumuzu Nasıl Yenebiliriz?
Matematik korkusunu yenme konusunda atılacak ilk adımlar önemlidir. Matematik becerileri çoğu zaman öğrenilebilen bir beceri olmaktan çok kişiye has bir yetenek olarak düşünülse de PISA[2] bulguları aksini ispatlar yöndedir[3]. Yani matematik öğrenilebilir ve öğretilebilirdir. Öncelikle bunun farkına varıp, matematikten kaçmak yerine istemek ve “Ben başarabilirim, yapabilirim, öğrenebilirim.” şeklinde motive olmak gerekir. İlk aşamada basit, başarılabilen ve sevilen konularla işe başlanmalıdır. Korkuları karşısında kontrolü eline aldığını gören bir insanın korkusu hafifler, daha mücadeleci, kendine güvenen ve çözüm odaklı düşünen bir insan haline gelir.
Yürümeyi bilmeden koşmayı öğrenemezsiniz. Matematik küçük adımlarla öğrenilir. Temel kavramlar, temel matematiksel düşüncenin oluşması ve gelişmesinde aktif bir rol oynar [4]. Matematiksel kavramlar ise ardışık ve aşamalı bir sıra takip eder. Bir kavramın öğrenilememesi veya eksik öğrenilmesi, bir sonraki aşamada öğrenilmesi gereken kavramın öğrenilmesini zorlaştırır. Bu aşamada, matematik korkumuza neden olan sorunlar ve beceri eksiklikleri belirlenmeli ve bunların giderilmesi yoluna gidilmelidir.
Matematiksel kavramların ne olduğu, daha önemlisi ne işe yarayacağının mutlaka bilinmesi gerekir. Aksi takdirde, sadece soyut tanımlarının bilinmesi, anlamlı öğrenmenin gerçekleşmesini sağlayamaz [5]. Temel matematik öğrenirken veya öğretirken kavramlarımızı günlük hayattan daha fazla örneklerle zenginleştirmeliyiz. 7-12 yaş arası “somut işlem dönemi” diye psikoloji bir veri ortaya koymuşken, bu dönemde kavranması oldukça zor soyut işlemleri tabiat unsurlarından (güneş, ay, ağaç, kedi vs.) ve çevre unsurlarından (masa, sandalye, tekerlek vs.) yararlanmadan salt matematiksel işlemler olarak öğrenciye vermenin hiçbir mantığı yoktur [6]. Bu şekilde düzenlenen öğretim programları, öğrencide kaygı oluşturmayacak, sonraki aşamalar için büyük kolaylık sağlayacaktır.
Matematik çalışmaya başlamayı spor yapmaya başlamak gibi düşünebiliriz. Spora başlarken öncelikle vücut yapısına göre, belli bir süre vücut ısıtılıp değişik kas grupları açılıp, çalıştırılır. İstenen performansa zamanla ulaşılır. Bedeninize birden yüklenmek, yorgunluğa ve istenmeyen sakatlıklara yol açabilir. En önemlisi de izleyerek spor yapmış olmazsınız. Gördüğünüz egzersizleri bizzat uygulamanız gerekir. Matematik çalışmaya başlarken de birden bütün konuları öğrenmeye çalışmak zihinsel yorgunluğa, isteksizliğe, bıkkınlığa ve korkuya yol açar. Konuları yavaş yavaş zamana yayarak öğrenmek, problemleri bizzat çözmeye ve sorulara değişik açılardan bakmaya çalışmak gerekir. İstenilen matematiksel düşünme performansına zamanla ulaşılır.
Matematik korkusu ve çözüm önerisi daha detayları ile değerlendirilip, çözülmesi gereken önemli bir sorundur ve çözümünde kişinin yanı sıra, öğretmen, aile, öğretim programlarının da katılması gerekir. Bu yazıda sadece, kişinin içsel olarak bu sorunuyla baş edebilmesi konusunda tavsiyelerde bulunuldu.
Kaynaklar:
1. Gençöz, T., Korku: Sebepleri, Sonuçları ve Başetme Yolları, Kriz Dergisi 6 (2): 9-16.
2. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı – OECD (Organization of Economic Cooperation and Development) tarafından finanse edilen Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı – PISA (The Programme for International Student Assessment) eğitimin işlevini ölçmek ve değerlendirmek amacıyla yapılan bir araştırmadır.
4. Toumasis, C. (1995). Concept worksheet: an important tool for learning. The Mathematics Teacher. February, vol. 88, no.2, 98-100.
5. Dede, Y. , Argün, Z. (2004). Matematiksel düşüncenin başlangıç noktası: Matematiksel kavramlar, Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 39, 338-355.
Mehtap YILMAZ