Kim beyninde ‘çip’ ister?

0

Bilim dünyasının uzun zamandır gündeminde olan beyin implantları gerçek olmak üzere. Elon Musk, geçen hafta katıldığı bir yayında, kurucusu olduğu Neuralink şirketinin bir yıla kalmadan ilk beyin implantını gerçekleştireceğini duyurdu.

Beyin implantları, bilimkurgu dizilerinden bildiğimiz bir teknoloji. Tıp endüstrisi, mühendislik, bilgi işlem, teknoloji şirketleri, hatta savunma ve istihbarat teşkilatlarının ilgi alanına giriyor.  Sahiden kim kafatasını deldirip beyninin içine elektronik bir devre taktırmak ister?

Bu sorunun tıp dünyasında makul yanıtları var. Beyin hücreleri olan nöronlar arasında veriler, ‘ateşleme’ tabir edilen yolla iletilir.

Fütüristik planlar

Hasar gören nöronlar yanlış ateşlemeler yapıp ortalığı karıştırabiliyorlar. Kaza sonucu oluşan beyin hasarlarının, alzheimer, parkinson gibi hastalıkların ve depresyon, travma, felç türevi sendromların implantlarla tedavileri araştırılıyor. İmplantlar çok ince tel şeklinde mikro elektrotlar ve devrelerden oluşuyor. Nöronların etrafına yerleştirilen elektrotların, ateşlemeleri yeniden düzenleyerek beyni doğal işleyişine kavuşturması amaçlanıyor. Buraya kadar her şey normal… Ama Musk, sadece beyin hastalıkları için cebinden 100 milyon dolar yatırıp bir şirket kurar mıydı? Elbette hayır. Teknoloji şirketlerinin beyin-bilgisayar arayüzüyle ilgili farklı bir ajandası var. Nihai amaç, insan beynini üstün özelliklere kavuşturmak. Hafızayı geliştirmek, hesaplama gücünü arttırmak, beyin gücüyle bilgisayarları, ağları ve cihazları yönetebilmek gibi fütüristik planlar yapılıyor.

Elon Musk, şirketi Neuralink’in uzun vadede ‘yapay zekâyla simbiyoz’ hedeflediğini söylüyor. Bu, beyinle yapay zekâyı ortak yaşam formu haline dönüştürmek demek. Üstelik böylece yapay zekânın insanlığı yok etme tehdidine karşı güvende olacağımızı ima ediyor.   

Süper insan olma düşüncesi ilk bakışta cazip. Ancak beynin kimyası nedeniyle incecik elektrotların daima sağlam kalabileceğinin garantisi yok. Enfeksiyon kapma ve bünyenin reddetme ihtimali var.

Bağlanmak ya da bağlanamamak…

İşin etik boyutu da ayrı bir tartışma konusu. Teknoloji filozoflarına göre hepimiz çoktan ‘cyborg’ olduk bile! Cep telefonsuz yaşamayı hayal dahi edemiyoruz. Bluetooth, akıllı saatler… Tek fark bedenimize monte olmaması. Mesela internete bağlanamamak, insanda kısmi felç hissi yaratıyor!

Beyni ve bilinci en yüksek potansiyeline ulaştırma yöntemlerini araştıran ünlü yazar Gregg Braden’a göre beyne çip takmak bir insanlık trajedisine yol açabilir. Çiplerin beyni tembelleştirerek insanın bilişsel kapasitesini zayıflatabileceğine işaret eden Braden, gençlerin artık basit matematik işlemlerini bile hesap makinesiz yapamadığını hatırlatıyor. Düşünün, geçmişte ne kadar çok telefon numarasını aklımızda tutardık.

Olayın bir başka boyutuysa bilinç muamması. Bilincin beyinde yer aldığına dair bilimsel bir kanıt yok. Ayrıca kalp, beyindeki gibi nöron hücreleri taşıyor. Deneyimleri sadece beyin değil, kalp de kaydediyor. Hakikati gören akıl değil kalp gözü denir hani… Beyin kararsız kalabilir ancak kalp bilir. Öyleyse yüksek bilince erişmek isteyenler için beyne değil kalbe yönelmek çok daha kısa bir yol olabilir.

‘Black Mirror’ için yeni sezona gerek kalmadı

Distopik gelecek senaryolarıyla dikkat çeken ünlü ‘Black Mirror’ dizisinin yaratıcısı Charlie Brooker, 6’ncı sezonu yazmayı düşünmediğini açıkladı. Brooker, dünya zaten sıradışı bir süreçten geçtiği için kimseyi daha fazla bunaltmaya gerek olmadığını belirtti. Dizide beyin implantlarıyla insanların her yaptığının takip edildiği ve anıların kontrol edilebildiği karanlık senaryolar da yer alıyordu.

HÜRRİYET 17.05.2020

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here