Türkiye’nin muharip uçak durumu ve atılabilecek adımlar

0

Öncelikle benim sunacağım çözüm senaryosunun Türkiye’nin F-35 projesinden tamamen vazgeçtiği bir senaryo üzerine kurgu edileceğini belirteyim. Her ne kadar şuan Türkiye projeden çıkartıldı, uçaklarına el konuldu vb. hamleler yapılsa da Türkiye özellikle Milli Savunma Bakanlığı aracılığı ile F-35’e olan ilgisini ve projedeki pozisyonunu koruma noktasında ısrarcı olduğunu gösteriyor. Yani Türk tarafının F-35’den henüz vazgeçmediğini söyleyebiliriz.

Zaten F-35 sorunu bir şekilde çözülürse, Türkiye’nin herhangi başka alternatif çözümler üretmesine de gerek kalmayacak.

Senaryoyu olgunlaştırmak adına öncelikle Türkiye’nin F-35 ile birlikte yaptığı gelecek planına şöyle bir bakış atmak ve sonrasında elimizdeki mevcut envanteri analiz etmek faydalı olacaktır.

F-35’e DAYALI PLANLAR VE MEVCUT DURUM

Türkiye, F-35 uçaklarına sahip olması halinde de MMU (Milli Muharip Uçak) projesine zaten başlamış ve bu uçak için çalışmalara devam ediyor durumda olacaktı. Dolayısıyla MMU projesi ile F-35’in çok fazla bir ilgisi bulunmamaktadır. Zaten uçaklar için düşünülen görev tanımları da farklılıklar arz etmektedir. Yani F-35 için Türkiye daha çok hava-yer görevleri, MMU için ise daha çok hava-hava görevlerine yönelik bir planlama ve görevlendirme anlayışına sahip olacaktı. (F-35 projesindeki belirsizlikler sürerken MMU projesinde de bu kapsamda çeşitli yapısal güncellemelere gidilmiş, uçağın boyutları, motor gücü vb. özellikler artırılmış, yeni MMU’nun görev tanımının F-35 ile F-22 arasında bir yerde konumlanacağı açıklanmıştır.)

Türk Hava Kuvvetleri’nin ise F-35’leri 2019 yılında teslim alması, 2020 yılında F-4’lerin tamamen emekli edilmesi, 2035 yılına kadar F-16 uçaklarının çeşitli modernizasyon projelerinden geçirilerek belli sayıda F-35 ile birlikte görev yapması ve 2035 sonrasında F-35 ve MMU’dan teşkil edilen bir muharip jet filosu ile 2060/2070’lere kadar gelme planı vardı.

Türk Hava Kuvvetleri’ne ait F-16 ve F-4E savaş uçakları

F-35 programında meydana gelen aksama ile şuanda 2019-2035 arasında ihtiyaç duyulan muharip jet platformunun büyük bir gedik meydana getireceği açıktır. Zira Türkiye F-35’ten yaklaşık 120 adet gibi tüm F-16 filosunun yarısı kadar, mevcut F-4 filosunun neredeyse 4 katı kadar sayıda F-35 almayı planlıyordu. Dolayısıyla bu noktada Türkiye’nin bir ara dönem muharip jet uçağına yalnızca nitelik anlamında değil doğrudan doğruya nicelik anlamında da mutlak suretle ihtiyacı olduğu çıkarımını yapmak mümkün.

Türkiye’nin elinde şuanda 230’dan fazla F-16 uçağı ve yaklaşık 30-40 mertebelerinde F-4 uçağı mevcut. Yani 270 ila 280 arasında değişen bir muharip jet uçağı filosu var. Bunlardan F-4’ler artık oldukça yaşlanmış ve halk arasındaki tabirle “uzatmaları oynayan” platformlar. Yalnızca havadan yere planlanan görevlerde yer alıyorlar. F-16 uçaklarının ise durumu daha iyi. Özellikle CCIP/PO-III modernizasyonundan geçirilen Block 40 ve Block 50 tipi uçaklar ve sıfır olarak alınan Block 50+ tipi uçakların teknolojik kabiliyetleri ve gövde ömürlerinin iyi durumda olduğunu söylemek mümkün. Block 30 tipi uçakların ise gövde ömürlerini uzatmaya yönelik yapısal modernizasyon projesi an itibariyle uygulanıyor. İlerleyen yıllarda ise bu uçakların kabiliyetlerini artırmak üzere yerli imkanlarla yapılacak ÖZGÜR projesi ve beraberinde AESA radar projesi de var. Bu projeler tamamlandığı takdirde eldeki Block 30 F-16 uçaklarının Block 70 seviyesine geleceği öngörülmekte.

Bunların yanı sıra Türkiye’nin çok kritik 2 projesi mevcut. Bunlar herkesin bileceği AKINCI ve AKSUNGUR İHA’lar (insansız hava aracı). Bu İHA’lar da sahip oldukları yüksek taşıma kapasitesi ve uzun havada kalış süreleri ile TSK envanterine girdikçe F-16’ların yükünü hafifletecek kapasitedelerdir.

F 16 Blok 30 ÖZGÜR

ÇÖZÜM SENARYOLARI

Türkiye’de şuan ki gidişata göre uygulanma ihtimali en yüksek senaryo maalesef en riskli senaryo olan MMU hizmete alınana kadar F-16 ve İHA’larla idare etme senaryosudur. Bunun neden riskli olduğunu bir defa daha tekrar edecek olursak: Türkiye F-35 uçaklarından yaklaşık 120 adet gibi yüksek hacimli bir sayıda almayı planlıyordu. Bu sayı eldeki F-16 sayısının yarısı, F-4 uçaklarının ise 3-4 katına varan bir sayı. Yani eldeki F-4 uçaklarının yerini F-35 alırken, nicelik anlamında da bir büyüme düşüncesi olduğu izlenimini alıyoruz. Dolayısıyla bu ara dönemi herhangi bir uçak almadan geçirmek çok büyük bir risk olarak karşımıza çıkıyor. Üstelik her ne kadar kendi uçağımızı yapma inancı ve gayreti içinde olsak da bu tür projelerde planlanan takvimin sarkması son derece sık karşılaşılan ve normal olarak karşılanması gereken bir durum. Bugün havacılık devi olan ABD, yanında birçok ülke ile birlikte F-35 savaş uçağını büyük gecikmelerle ancak hizmet alabildi. Havacılık konusunda daha mütevazi bir durumda olan ülkemizin ise tek başına 5. Nesil bir savaş uçağı yapması, takdir edilecektir ki kolay ve kısa zamanda olacak bir iş değildir.

Yazının başında Türkiye’nin henüz kesin olarak F-35’ten vazgeçmediği vurgulanmıştı. Bu kapsamda öngörülen bir diğer çözümün ise ABD ile yaşanan krizin bir şekilde çözülmesi ve F-35 uçaklarının ülkemize gelmesi olarak düşünüldüğü söylenebilir.

Peki, F-35’lerden kesin olarak vazgeçildiği bir senaryo kurgulasak nasıl adımlar atılabilir? Esasen Türkiye’nin atabileceği adımların oldukça kısıtlı olduğu gerçeğini göz önünde bulundurduğumuz takdirde çok derinlemesine analizler yapmaya gerek kalmadan, oldukça basit çözümlere yönelebileceğimiz ortaya çıkıyor.

Öncelikle Türkiye’nin şartlarını göz önünde bulunduracak olursak, NATO’nun en önde gelen ordularından olan Türk ordusunun NATO standartları çerçevesinde bir hava gücüne sahip olduğunu unutmamak gerekir. Yani tüm lojistik işleyişi ve harekat konsepti NATO temelli olan bir kuvvetin Rusya veya Çin gibi ülkelerden savaş uçağı alması demek, gerek zaman anlamında gerek maliyet anlamında çok büyük bir yükün altına girmek demektir. Türkiye’de ise ne buna harcanacak para ne de buna harcanacak zaman bulunmamaktadır.

Avrupa uçaklarına gelecek olursak burada da yine ekonomik maliyet ve ambargo gibi engellerle karşılaşmaktayız. Fransa üretimi Rafale’ler kabiliyetli uçaklar olmalarına rağmen gerek Fransa ile kötü ilişkiler gerekse uçağın pahalı bir uçak olmasından ötürü tercih edilemeyecek bir alternatiftir. Eurofighter Typhoon uçaklarının da aynı şekilde maliyet anlamında Türkiye’nin altından kalkabileceği seviyenin üstünde bir bedele sahip olacağı tahmin edilmektedir. Maliyet anlamında en uygun alternatif gibi görülecek JAS-39 Gripen uçakları ise yine ambargoya takılma ihtimali çok yüksek bir seçenektir.

Görüleceği üzere Avrupa uçakları da mevcut şartlarda bir çözüm arz etmekten uzak durumda. Geriye tek seçenek olarak ABD uçakları kalıyor gibi gözükmekle birlikte esasen ABD’nin de bir alternatif olma ihtimali oldukça düşüktür. F-35 meselesi başta olmak üzere iki ülke arasındaki yüksek tansiyon zaman zaman durağan hale gelmiş gibi dursa da devam etmektedir. Türkiye karşıtı lobiler aleyhimizde faaliyetlerde bulunmayı sürdürmektedir. Bu sebeple ABD’den F-35 yerine başka bir uçak almakta pek mümkün olabilecek bir senaryo gibi durmamaktadır.

Fakat yine de böyle bir örtülü veya açık ambargo ile karşılaşmayacağımızı farz ederek senaryoyu devam ettirirsek önümüzde 3 seçenek bulunuyor. Bunlar F-15, F/A-18 ve F-16 uçakları.

Askeri havacılık meraklıları içerisinde F-15 uçaklarının sevmeyeni yoktur. Bu uçaklar özellikle son varyantları olan F-15EX ile de Türk Hava Kuvvetlerinin ihtiyaçlarını karşılama noktasında oldukça büyük potansiyele sahiptir. Güçlü bir radar, gelişmiş aviyonik sistemler, oldukça yüksek mühimmat kapasitesi ve oldukça uzun erimli harekat yarıçapı ile F-15 uçakları gerek havadan havaya görevler için gerek havadan karaya görevler için biçilmiş kaftandır.

Ancak gerek politik açıdan gerek ekonomik açıdan Türkiye’nin mevcut şartlarda bu uçağı sahip olamayacağını kesin olarak söyleyebiliriz. F-15’ler yukarıda saymış olduğumuz üzere çok yüksek kabiliyetli savaş uçakları olması hasebiyle satışı söz konusu olduğunda ince elenip sık dokunan bir platformdur. Yani satın almak isteyen ülkenin ABD ile olan ilişkilerinin belli bir seviyenin üstünde olması gerekir. Türkiye’nin ABD gözünde bu noktada olup olmadığı tartışmaya açık olmakla beraber olumsuz yönün ağır bastığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Öte yandan ekonomik açıdan da Türkiye’nin bu uçağı satın alacak gücü olduğunu söylemek zor. F-15 pek tabii ki bu kadar kabiliyetin yanında büyük maddi külfete sahip bir platform. Durum böyle olunca Türkiye’nin mevcut dar boğazda F-15 gibi pahalı bir uçağı tercih etmesi pek gerçekçi bir yaklaşım değil.

F-15 yerine F/A-18 Super Hornet uçakları düşünülebilir mi diye sorgulayacak olursak burada da yine politik ve ekonomik açıdan zorlukla karşılaşacağımızı söylemek mümkün. Her ne kadar F/A-18, F-15’e oranla satış konusunda biraz daha gevşek bir statüde de olsa Türkiye’nin bu uçakları örneğin Libya görevleri gibi misyonlarda kullanma ihtimalinden dolayı satışının engellenebileceği ihtimaller arasındadır.

Diğer tarafta her ne kadar F/A-18, F-15 kadar pahalı bir platform olmasa da Türkiye’nin ekonomik gücünü zorlayacağını söylemek mümkün. F/A-18 uçakları özellikle E/F yani Super Hornet türevi ile esasen kabiliyet anlamında oldukça gelişmiş bir uçak. Yüksek yük taşıma ve bu yükü uzaklara götürebilme kabiliyeti ile hava kuvvetlerimiz için güzel bir platform olur. Uçağın yüksek sayıdaki istasyon sayısı hem hava-hava hem de hava-kara görevlerinde caydırıcılık sağlıyor. Ancak gerçekçi bir şekilde düşündüğümüz takdirde ekonomik açıdan pek mümkün görünmüyor.

ABD alternatiflerinin ikisini de elediğimize göre geriye istesek de istemesek de tek seçenek kalıyor. Bu da F-16, daha spesifik adıyla F-16V.

F-16 uçakları ülkemizin oldukça aşina olduğu uçaklar. Yalnızca askeri anlamda değil sivil halkın da tanıdığı bir uçak. Yaklaşık 30 yıldır Türk Hava Kuvvetleri envanterinde oldukça başarılı bir şekilde kullanılan uçak, üreticisi haricinde bir İsrail Hava Kuvvetleri’nde bir de Türk Hava Kuvvetlerinde amiyane tabirle “tepe tepe” kullanılıyor. Bileceğiniz üzere İsrail Hava Kuvvetleri de bu uçakları 1980’lerin başından itibaren kullanmaya başlamış ve birçok çatışma ortamında çok yüksek başarıyla kullanmıştır. Türkiye’de özellikle son dönemlerde elindeki oldukça F-16’ları yoğun şekilde kullanmaya başlamıştır. Öyle ki Türkiye’den kalkan uçaklar Antalya üzerinden Akdeniz’e açılmış, takiben batıya yönelerek Girit adasının güneyinden Libya’nın başkenti Trablus açıklarına kadar gelmiş, burada eğitim faaliyetleri icra edilmesinin ardından doğrudan tekrar geldiği rota ile Türkiye’ye kesintisiz bir uçuş gerçekleşmiştir. Bu uçuşta uçakların büyük çoğunluğunu F-16 uçakları oluşturmaktaydı.

F-16 uçakları tek motorlu, boyut olarak çok da büyük olmayan, F-15 veya F/A-18 gibi uçaklarla kıyaslandığında daha az yük taşıyan ve bunu daha kısa mesafelere götürebilen bir uçak. Ancak işletim konusundaki rahatlığı ve düşük fiyatı ile bir “fiyat/performans ürünü” tanımlaması yapmamız yanlış olmayacaktır. Ayrıca uçağın 1970’li yıllara ait tasarımı halen daha üzerine yeni teknolojiler, yeni aviyonikler, yapısal değişiklikler dahil eklenmesine ve yapılmasına rağmen uçak tüm bunlara ayak uydurabilmiştir. Ayrıca uçak esasen bir avcı uçağı olarak tasarlanmasına rağmen bugün havadan yere görevleri de çok yüksek başarı oranıyla yerine getirebilmektedir.

Kısaca F-16 uçakları ucuz ve işlevsel uçaklardır ve özellikle F-16V Block 70 olarak isimlendirilen son modeli ile Türkiye’nin kısa ve orta vadede ihtiyaçlarını makul bir bütçe ile karşılayabilecektir.

Peki nasıl bir yöntem izlenebilir?

Öncelikle Türkiye’nin yaklaşık 1.2 milyar $ gibi bir F-35 ödemesi vardır. Türkiye F-35 programından ABD tarafından çıkartıldığına göre bu paranın tahsilini isteyecektir. Bu noktadaki diplomatik konulara hiç girmeden ABD’nin bu paranın değeri kadar bize F-16 ile ilgili satış yapmayı kabul ettiğini varsayalım. 1.2 milyar $ ülkemiz için ciddi bir para iken maalesef askeri satın alımlar konusunda o kadarda yüksek bir meblağ değeri taşımamaktadır. Yani bu para ile uçak almayı düşünürsek küçük sayılarda alımlar yapabiliriz. Muhtemelen 1 filodan (20 uçak) daha az sayıda satın alım yapılabilir. Bunun yerine Yunanistan gibi elimizdeki uçakların modernize edilmesi yöntemine gidebiliriz. 1.2 milyar $ karşılığında elimizdeki 29 adet F-16 Block 50+ tipi uçaklarımızı Block 70 seviyesine getirebiliriz. Buradan artacak para ile de şuan üretimini henüz yapmadığımız AIM-120C7/C8 AMRAAM, AGM-88 HARM, AGM-65 Maverick, AGM-154 JSOW gibi mühimmatlar yahut elimizdeki F-16’lar için yedek parça/yedek motor gibi alımlar düşünülebilir.

Türk Hava Kuvvetleri’ne ait F-16 Fighting Falcon savaş uçakları

Bu yöntem ile elimizde 29 adet F-16V Block 70 olacaktır. Bu adım elimizi bir miktar kuvvetlendirmenin yanı sıra yine de ihtiyacımızı karşılamaktan uzaktır. Bu yüzden ek F-16 alımı da yapmamız gerekmektedir. Erhaç 7. Ana Jet Üssü an itibariyle boş durumdadır. Eskişehir 1. Ana Jet Üssünde, Konya 3. Ana Jet Üssünde ve Merzifon 5. Ana Jet Üssünde bilindiği kadarıyla yalnızca birer F-16 filosu bulunmaktadır. Bu üslerin savaş uçaklarıyla takviye edilmesi bizim için faydalı olacaktır.

Ancak tabii ki bu ekonomik dar boğazda her üsse ikişer filo uçak koyalım deme şansımız olmadığı için en azından hiç uçak bulunmayan Erhaç üssünü doldurmak adına 2 filo F-16 alımının yapılması uygun olacaktır. Ekonomik açıdan gücümüz yetiyorsa bu sayının artırılabildiği kadar artırılması da yine uygun olacaktır. Zaten birkaç ay öncesinde Türkiye’nin F-16V Block 70 alımı için ABD’den 30 adetlik, 50 adetlik ve 70 adetlik paketler için fiyat istediği dedikoduları çıkmıştır. Bu dedikodular doğru ise 70 adede kadar F-16 alımının yapılabileceği bütçeye sahibiz demektir. Fakat biz yine de 40 adede göre hesap yaptığımızda 40 adet sıfır F-16V Block 70 ve 29 adet F-16C/D Block 50+’tan Block 70 seviyesine getirilen uçak ile kısa vadede toplamda 69 adet F-16V Block 70 sahibi olabiliriz.

Bu uçakların üretilip teslim edilmesi için geçen süre zarfında da ASELSAN tarafından üretilecek AESA radar projesi hayata geçirilip elimizdeki diğer F-16 uçaklarına uygulanabilir. Bunlar da yapıldığı takdirde orta vadede elimizde çok yüksek sayıda AESA radarlı F-16 uçağı olacaktır. Üstelik 40+ adet de mevcut niceliğin artması söz konusu olacak F-16 sayımız 230 mertebelerinden 270’li mertebelere yükselecektir. Bu da MMU envantere girene kadar Türkiye’nin elinin çok güçsüz kalmamasını sağlayacaktır. Aynı zamanda HÜRJET, AKINCI ve AKSUNGUR ile de mevcut F-16 filosunun yükü iyice hafifleyecektir.


SavunmaSanayiST.com   Abdullah BEKCİ 12.10.2020

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here