Kayıp avcı tayyaresinin öyküsü

0
Genç Cumhuriyet’in demiryolu atılımının yıldızıydı. Atatürk’ten ‘Demirağ’ soyadını aldı. O yıllarda en az Elon Musk kadar girişimciydi! Havacılığa da yatırım yaptı. Yeni keşfedilen belgeler Nuri Demirağ’ın büyük hayalini ve projenin nasıl Alman firmalarının eline geçtiğini aydınlatıyor.

Birkaç hafta önce sanayi tarihimizi yakından ilgilendiren bir kitap yayımlandı. TÜBİTAK Popüler Bilim Yayınları etiketli bu kitabın yazarı Alman Havacılık ve Uzay Merkezi’nde (DLR) çalışan bir Türk mühendis: Dr. Emir Öngüner. ‘Bir Avcı Tayyaresi Yapmaya Karar Verdim’ başlıklı kitap Nuri Demirağ’ın ‘Türk tipi avcı uçağı’ hayalinin perde arkasında yaşananları anlatıyor. Demirağ’ın Nu.D.36 ve Nu.D.38 kodlu eğitim ve yolcu uçağı projeleri biliniyordu, Nu.D.40 kodlu avcı uçağının detaylarıysa Öngüner’in merakı sayesinde keşfedildi.

Öngüner şöyle anlatıyor: “Ofisimin bir alt katında kütüphane ve arşiv var. Oraya gider, araştırmalar yaparım. Bir gün arama motoruna ‘Türkiye’ yazdım. Nuri Demirağ ile ilgili birçok sonuç vardı. Önce hayal gördüğümü sandım. Çünkü bir önceki gün Demirağ ile ilgili birkaç yazı okumuştum. Bulduklarım inanılmaz belgelerdi: 300 sayfaya yakın mektup ve rapor, 50’ye yakın A0 boyutunda teknik çizim… ”

‘II. Dünya Savaşı’yla birlikte belirsizlikler de başladı’

Öngüner ‘keşfettiği’ bu hikâyeyi paylaşma ihtiyacı duydu. Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) adına çalışan arkadaşları vasıtasıyla Genel Müdür Prof. Temel Kotil’den randevu koparmayı başardı. Kotil, Öngüner’in sunumundan çok etkilenmişti. “Siz bunları anlatırken ne düşündüm biliyor musunuz? Bizim bu uçağı mutlaka yapmamız lazım!” dediğinde Öngüner Genel Müdür’ün ikna olduğunu anlamıştı.

Şöyle sözleştiler: Öngüner bu bilgileri kitaplaştıracak, TÜBİTAK’a yayın için ricada bulunulacak, TUSAŞ da bu uçağı yapmak için kolları sıvayacaktı.

Öngüner, kitabın ilk taslağını Aralık 2019’da Temel Kotil’e teslim etti. Kotil ise bir ekip kurarak, eski teknik çizimlerden yola çıkarak uçağın 3 boyutlu modelinin ve maketinin yapılmasına önayak oldu. Öngüner bir yandan da Demirağ’ın torunlarıyla görüştü. Prof. Banu Onaral, Bilge Kum, Adnan Nur Baykal… Hepsi kitabın yayımlanması konusunda hemfikirdi.

Gelelim Nu.D.40’ın öyküsüne… Yazar Emir Öngüner, Nuri Demirağ’ı şöyle tanımlıyor: “Demirağ, o yılların bir Koç’u, Sabancı’sıydı. Belki de Türkiye’nin en zengin işinsanı… Aslında kardeşi Naci Demirağ ile birlikte demiryolları sektöründe çalışıyordu. Ancak havacılığın da çok önemli olduğunun farkındaydı.”

Demirağ savaş uçağı hayali için işinin ehli insanları topluyor. Biri eski denizaltı subayı olan makine yüksek mühendisi Hüseyin Hami Özger. Almanya’da eğitim almış. Onunla birlikte beş Alman mühendis de bu atölyede çalışmaya başlıyor.

20 Mayıs 1937’deyse AVA’ya (DLR’in o dönemki adı) ilk mektup gönderiliyor. Nuri Demirağ Tayyare Atölyesi adına… Bir fiyat teklifi talebi: “Rüzgâr tünelinizde testler yaptırmak istiyoruz. Fiyat teklifi verir misiniz?”

Çizimler gidiyor, testler yapılıyor… Nuri Demirağ, AVA’ya 10 bin marklık bir meblağ ödüyor. Ancak AVA 8 bin mark daha istiyor. Atölyeyse 4 bin mark öneriyor. Masrafları farklı şekilde hesaplamışlar. Ancak 1 Eylül’de II. Dünya Savaşı başlıyor. Savaşla birlikte belirsizlikler de… Almanlar ödeme talep ediyor ama bir türlü gelmiyor bu para. Savaşla birlikte iletişimin aksadığını düşünerek beklemeye karar veriyorlar. Sonra da umudu kesiyorlar.

1940’ta ilginç bir gelişme yaşanıyor: Alman uçak üreticisi Junkers adına AVA’ya bir mühendis geliyor. Şunları söylüyor: “Ben eskiden Nuri Demirağ’ın firmasında çalışan bir mühendistim. Benim de dahil olduğum projede bir savaş uçağı tasarlandı. Testleri burada yapıldı ama proje yarım kaldı. Junkers için bu projeyi değerlendirmek istiyoruz. Raporları benimle paylaşır mısınız?”

Nuri Demirağ Gök Okulları adlı, pilot yetiştiren kurumlar açtı. Almanya’ya mühendis adayı öğrenciler de gönderdi. Projesinin testlerini de dönemin en yetkin kurumlarından biri olan AVA’da yaptırdı (altta).

Bir şekilde Alman envanterine mi girdi?

Bu aslında illegal. Enstitü diyor ki: “Biz buna karar veremeyiz.” Alman Havacılık Bakanlığı inceliyor, paranın ödenmediğini görüyor. “Verin, gitsin” diyor. Test raporlarını Junkers ve Focke-Achgelis isimli bir firmaya veriyorlar. Devlet arşivine de alıyorlar. Yazar Öngüner’e göre bu karar savaş koşullarının bir sonucu, “Her bilgiye ihtiyaç duydukları bir dönemdi” diyor.

Herkesin aklına tam da bu noktada şu soru geliyor: Yoksa Nu.D.40 bir şekilde Alman envanterine mi girdi? Öngüner, “Benzer bir uçak olduğunu keşfettim” diyerek anlatmaya devam ediyor: “Junkers’in EF-112 kodlu bir prototipi… Resmi kaynaklarda bir şey yok. Fakat popüler havacılık tarihi kitaplarında bu modele rastlıyoruz. Nu.D.40 ile büyük bir benzerlik var. Junkers’in arşivini de inceledim. Bakanlık üretim izni vermemiş. Başka bir arşivden de fotoğraflar buldum. Bulduklarım arasında uyuşmazlıklar vardı.”

Sonuç şu, Nuri Demirağ’ın vizyonuyla geliştirilen Türk tipi avcı uçağı bir proje olarak kalmış. Ancak bunun nedenine dair kesin bir bilgimiz yok. Öngüner’e göre araştırılması gereken şeyler var: “Test raporlarını talep eden Demirağ’ın eski elemanı olan Alman mühendis kim ve AVA’ya bu para neden ödenmedi? İşler burada düğümleniyor. Bu işin içinde başka şeyler var…”

HÜRRİYET 24.10.2020

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here