Duygusal robottan çalışan robota

0

Geçen sene piyasaya çıkan Pepper, duygusallık boyutu ile öne çıkıyordu. Sanayi 4.0 çağının robotları iş hayatındaki misyonları ile dikkat çekiyor.

Geçen sene piyasaya çıkan Pepper, özellikleri kadar bin adetlik ilk stoğun yaklaşık bir dakikada tükenmesi ile de dikkat çekmişti. Softbank Robotics tarafından tasarlanan insan görünümlü (humanoid) robot, duygusal boyutu ile dikkat çekiyordu. Karşısındakinin yüz ifadesini algılayarak buna göre hareket eden Pepper’ın küçük bir kız çocuğuna sarılma sahnesi, duygusallığına işaret eden ölümsüz bir hatıra olarak akıllara kazındı. Tokyo’daki Mobil Genişband Forumu’nda Softbank’in standında gerçeği ile karşılaştığımda, duygusallaşacak kadar uzun bir etkileşimimiz olmadı ama ziyaretçilere Japonca bilgi veren Pepper’ın iş hayatında yerinin genişlediğini öğrendim. Yetkililer, 23 Haziran 2015’te piyasaya sürülen Pepper’ın aradan daha iki yıl bile geçmeden 3 bin mağazada kullanılmaya başladığını söyledi.

Bir dizi kamerası, dokunma sensörleri, hızlanma sensörü ve sinir sistemi ağına benzer biçimde yerleştirilmiş diğer sensörleri ile Pepper, karşısındakinin duygularını algılamanın yanında kendi duygusallığını da geliştirmeye yetenekli bir robot olarak ortaya çıkmıştı. İş hayatı ile ilgisi olmayan ve daha çok bir “duygu ortağı” olarak tasarlanan Pepper’ın bu özellikleri ile mağazalarda kendisine yer bulması, robotik tarafındaki Pepper kadar çarpıcı gelişimi gösteriyor.

26 Mart 2016’dan itibaren bir hafta boyunca Japonya’daki bir cep telefonu mağazasının Pepper’lar tarafından yönetilmesi gündeme geldiğinde herkes duygusallığın bir yere kadar olduğunu anlamıştı. Özellikle çalışan maaşlarının ağır geldiği şirketler için bu robotları işe almak cazip bir seçenek olarak ortaya çıkıyor. İlk aşamada Japonca, İngilizce, Fransızca ve İspanyolca konuşma yetenekleri ile gelen ve uygulama sayısı hızla 200’e ulaşan Pepper, Japonya’da Nestle’nin kahve makinelerini satma ile başlayan iş hayatında önemli mesafe kat etmiş durumda.

İş kullanımına yönelik robot tipolojisi Pepper for Biz’i de geliştiren Softbank’in şubat ayında açtığı RobotApp Market for Biz ise Pepper for Biz müşterilerinin şirketlerinin kullanım alışkanlıklarına uygun robot uygulamalarını seçip yüklemelerine olanak tanıyor. Uygulama çağına ait olduğunu bu şekilde kanıtlayan Pepper, robotların yeni dünyasının nasıl olacağı konusunda da farkında olmadan iyi bir fikir verdi.

Piyasaya ilk sunulduğunda Pepper’ın fiyatı, yaklaşık bin 600 dolarlık bir baz fiyat ve daha dikkat çekici olarak aylık veri ve sigorta bedeli olarak aylık 200 dolar şeklinde belirlenmişti. Bu, robotun üç yıllık kullanım bedelini 16 bin dolara yükselten bir fiyatlamaydı. Aynı zamanda operasyonel maliyetleri (OPEX) öne çıkarıp sermaye yatırımını (CAPEX) geri itmesiyle, yeni değer modeline uygun olduğunu da gösteriyordu. Bu Pepper’ın duygusallığı kadar önemli bir noktaya hitap ediyordu; mobilitesine. Pepper sadece bağlantılı değildi; otomobiller gibi mobil olan ve dolayısıyla sigortalanan bir üründü. Bunun ilk kısmı, ikincisinden daha önemli. Bağlantılı olması; öğrenen ve öğrenirken hata yapabilen Pepper’ın zaman içinde büyürken kendi öğrenme motoruyla öğrendiği kadarını başka bir kaynaktan da elde etmesini sağlıyordu. Bulutta toplanan veri üzerinden elde edilen bilgelik, her Pepper’ın tek başına öğrendikleri ile sınırlı kalmak yerine bütün Pepper’ların birikimine erişebilir olmak anlamına geliyordu.

Pepper’ın satışına başlamadan hemen önce Apple’a üretim yapan Foxconn’u ve Çin’in e-ticaret devi Alibaba’yı yüzde 20’şer hisse karşılığında yaklaşık 118’er milyon dolar ile Softbank Robotics’e ortak eden Softbank, yeni projesinin değerini kanıtlamıştı. Softbank’in bunun ardından 31 milyar dolarlık dudak uçuklatan bir fiyata ARM’ı satın alması, robot dünyası ile bağlantılı olarak farklı bir anlam kazandı. ARM’ın o zamanki fiyatının üzerine yüzde 43 prim yazan Softbank’in, ARM’ın dünya üzerinde neredeyse tüm mobil cihazlarının bir yerinde teknolojisi bulunmasından -akıllı telefonlarda payı yüzde 95’e kadar çıkmıştı- daha fazlasının peşinde olduğu aşikardı. Belki de bu fazlanın şifresi, ARM’ın geleceğin bağlantılı cihazları konusunda da aynı rolü oynayacağı beklentisine dayanıyordu. Qualcomm’dan Apple ve Samsung’a kadar birçok markanın kullandığı yongaların tasarımını yapan İngiliz yarıiletken tasarımcısı ARM’ın öne çıkan özelliği, düşük enerji tüketimli ve verimli yongalar tasarlama yeteneği.

ARM’ın birkaç sene önce kendi yöneticilerinin açıklamasıyla, üretim olanaklarına yakın olmak için Ar-Ge laboratuvarı kurduğu Tayvan’ın, Pepper’ın piyasaya sürüldüğü ikinci ülke olması ve uzun süre de böyle kalması rastlantı olsa da ilgi çekici. Pepper, bu ülkede çalışma hayatına hızla atılmayı başardı.
Pepper’ın kapısını açtığı yeni çağa adım atmamıza ne kadar var? Ya da dönüşüm çoktan başladı mı? Softbank’in de boy gösterdiği, Tokyo’daki 7. Mobil Genişband Forumu’nda gösteri yapan mini robotlar, sürecin başladığını ve 5G ile paralel bir biçimde hız kazanacağını gösteriyor. Mobile Edge Computing (MEC), MEC@CloudEDGE standında 30 ila 40 robotu dans ettirdiğinde, herkesin ilgisini çeken bir şov ortaya çıktı. Arkaya doğru takla bile atabilen robotların geniş ayakları ile dengelerini rahatça sağlamaları ve yere yakın olan ağırlık merkezleri ile birçok hareketi rahatlıkla gerçekleştirebilmeleri dikkat çekiciydi. Herkes robotların temposu değişen müzikle farklı dans figürleri gerçekleştirmesinden etkilendi. Robotların ritmik hareketlerini sağlayan bulut üzerinden kumanda edilmeleriydi. Önemli nokta ise, bu ritmik hareketleri onlarcası aynı anda yapan robotların bir fabrikada kullanılmaları durumunda çok rahatlıkla bir üretim ya da daha anlaşılır bir örnek olarak montaj hattına dönüşebilmesiydi. Hem de mobil bir üretim hattı. Biraz hayal gücü ile, robotların dansından belirli bir modelin üretimi tamamlandığında diğerinin üretimine kolaylıkla geçilmesini sağlayan bir modüler ve mobil üretim sistemini görmek mümkün.

Bu hayal şimdiden kavramlaşma noktasına gelmiş durumda. Dassault Systèmes Türkiye Ülke Müdürü Elif Gürdal, sadece robotların değil, insanların da içinde yer alacağı üretim akışlarının, kimlerin kullanılacağına dijital olarak karar verilen sistemler şeklinde kurgulandığına işaret ediyor. Gürdal, “Dijital üretim yöntemleri artık yalnızca yeni ürünler yaratmak için değil aynı zamanda üretim sürecini sanal olarak modellemek için de kullanılıyor. Ürünü yapmak için gerekli araçlar tasarlanırken, insanların mı yoksa robotların mı bu araçları çalıştırmaya daha uygun olup olmadığı belirlenebiliyor” diyor.

Üç boyutlu (3D) tasarım verilerinin 3D üretim süreci modellerinin tamamında kullanılmasını ifade eden “dijital iş parçacığı” (digital thread) terimi, bu yeni dünyanın kod sözcüğü değerinde. Bu katmanda sunulan ergonomi, akış simülasyonları, parça işleme, proses planlaması, imalat yönetimi, robot teknolojisi ve daha fazlasına ilişkin uzmanlık, büyük miktarlarda veriyi kapsayan son derece sofistike modeller ile bir fabrikanın imalata başlamasını sağlayabiliyor. Robotlar böyle bir sistemin parçası olduğunda ileri doğru çok daha önemli bir adım atılmış oluyor.

Ancak her şey bu kadar kolay değil. Robot üretiminde ulaştığı noktada, samuray kılıcı ile yatay duran bezelyeyi ikiye kesecek hassasiyete ulaşmış olan Japon robot ustası Yaskawa Electric’in Yönetim Kurulu Başkanı Junji Tsuda, fabrika ve diğer tesislerde güvenlik nedeniyle kablosuz ağa izin verilmemesinin bu hayallerin önündeki en önemli engel olduğunu ifade ediyor. Hackerların fabrikada kullanılan kontrol sistemi SCADA’yı kırarak metal blokların üretim hattına zarar vermeleriyle başlayan ve günümüzde iklimlendirme sistemini kırarak sıcaklığı yükseltmek suretiyle yangın çıkarmaya kadar uzanan icraatları düşünüldüğünde güvenlik endişesinin kısa sürede ortadan kalkması zor görünüyor. Tsuda bu konularda çözüm üretilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
Avrupa’da ise Siemens Dijital Fabrika Divizyon Direktörü Ali Rıza Ersoy, yeni bir robot türünün endüstriyel robotlar sahasını olduğu gibi değiştireceğini söylüyor. Ersoy’un dikkat çektiği bu yeni kategori olan Cobot’lar (collaborative robot), bakım ve onarım gerektiğinde görevlerini diğer robotlara devredip kendi bakımlarını yaptırabilecek. Ersoy, bu yeni durumu esprili bir şekilde “Robot sorun yaşayacağını hissettiğinde ‘arkadaşlar benim yerime bir bakıverin de, bir bakım yaptırıp geleyim’ diyecek” sözleriyle anlatıyor. Bunun etkisi, çok önemli bir iş ve maliyet olan bakımın ortadan kalkmasıyla sınırlı değil; robotlar sürdürülebilir bir üretim sistemini kendi aralarında kurup uygulayabilecekler.

Tsuda ve Ersoy’un söyledikleri, hayaller ve gerçeklerin nerede olduğu ile ilgili deyimi hatırlatıyor ama Pepper deneyimi gerçeklerin iyi bir yere gideceğine işaret ediyor.

 

 

 

FORTUNE TURKEY Kerem ÖZDEMİR 27.01.2017

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here