Eve kapandığımız, 16 milyon ilk ve ortaöğretim öğrencisinin, 4 milyonu aşkın üniversite öğrencisinin uzaktan eğitim aldığı bu dönemde, kuşkusuz gözler online eğitime çevrildi. Bu salgın gösterdi ki tüm dünyada eğitim alanında önemli bir değişim yaşanıyor. Bu değişimi yakalayıp, yönetmek gerekiyor.
İşte bu konuda ihtiyacı görerek ilk adımı atanlardan biri olan Khan Academy’nin Türkiye Direktörü Alp Köksal, STFA Grubu çatısı altında 2012 yılından beri Khan Academy’nin ilk ülke operasyonunu yönetiyor. Bugün 41 dilde 5 milyardan fazla ders veren ve dünyanın en büyük ücretsiz öğrenme platformu olan Salman Khan’ın Khan Academy’sindeki dersleri ekibi ve gönüllülerle Türkçeleştirerek bu imkânlardan herkesin yararlanmasını sağlıyor.
Khan Academy Türkiye Direktörü ve STFA Grubu Eğitim Vakfı Genel Müdürü Alp Köksal ile eğitimi konuştuk:
– Amerika ve Türkiye’de eğitimi tamamladıktan sonra kariyerinize eğitimle devam etmenizin nedeni nedir?
Lise ve üniversiteyi öğrenci gözünden hem Türkiye hem de ABD’de deneyimleme şansı bulunca eğitim üzerine düşünmeye başladım. Devlet okulunda sıradan bir öğrenciyken, yurtdışına gittiğimde okul birincisi oldum. Bu da bana başarının sistemsel faktörler tarafından belirlendiğini ve farklı şartlar altında her öğrencinin başarılı olabileceğini gösterdi. Ayrıca, eğitimde pozitif teşviğin önemini, bir başarının nasıl bir sonrakini getirdiğini de görmemi sağladı. Bu düşüncelerle, üniversiteden doktoraya uzanan süreçte kendimi sosyal bilimci olarak akademik bir yolda buldum. Dijital dönüşüm hayatın her alanında etkisini arttırırken, eğitim de zamandan ve mekandan bağımsız bir olguya dönüşüyordu. Son birkaç yüzyıldır eğitim ilk defa bu kadar büyük bir değişim geçiriyor ve inanıyorum ki eğitimde dijital dönüşüm artık geri döndürülemez bir süreç.
– Khan Academy ile ilişkiniz nasıl başladı?
–
Khan Academy’yi üniversitede çalışırken, biraz geç fark ettiğimi itiraf etmem gerekir. Keşke ben öğrenciyken olsaydı demekten kendimi alıkoyamıyorum. Neyse ki sanat tarihi başta olmak üzere yetişkin içeriklerimiz de var. Khan Academy ile iş anlamında yolumun kesişmesi ise STFA İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Alp Taşkent sayesinde oldu. STFA Grubu yaklaşmakta olan 75’inci kuruluş yıldönümünü kutlamak için büyük bir sosyal sorumluluk projesini hayata geçirmek istiyordu. Khan Academy’yi Türkiye’ye getirme fikri Alp Bey’e ait. Salman Khan ile görüştükten sonra, kar amacı gütmeyen platformun anadili İngilizce’den sonra ikinci dili Türkçe oldu. STFA Eğitim Vakfı’nın çatısı altında küçük bir ekiple işe koyulduk. Türkçe eğitimde fırsat eşitliğine inanan eğitim gönüllülerimizle Khan Academy’yi Türkçe’ye kazandırdık ve Milli Eğitim Bakanlığı ile yaptığımız işbirliği sonucunda derslerimizin Türkiye’deki tüm okullara ulaşmasını sağladık.
– Eğitim de hızla değişiyor.
Sekiz sene önce Khan Academy Türkçe’yi kurduğumuzda, eğitimin hızla dijitalleşeceğinden; Türkiye’nin genç ve teknolojiyle barışık nüfusunun ise ücretsiz bir online öğrenme kaynağından büyük fayda sağlayabileceğinden emindik. Kısa süre içerisinde gördük ki sadece biz değil, Bill ve Melinda Gates Vakfı, Google, Carlos Slim Vakfı, TATA Trusts gibi global ölçekli birçok destekçi de Khan Academy’nin sosyal fayda misyonuna inanıyordu. Plaftorm farklı dil ve ülkelere hızla yayılarak büyüdü ve biz de bu süreçte ilk girişim olarak öncü olduk. Khan Academy 2 bin 700 İngilizce ders videosundan oluşuyordu. Bugün Türkçe olarak 8 bin 250 ders videomuz var. Bu derslerin Türkçeleştirilmesi harika bir ekibin yanı sıra 500’den fazla gönüllünün emeğiyle mümkün oldu. Eğitimde fırsat eşitliğini desteklemek için çıktığımız bu yolda, Türkiye’de tam 15 milyon insanın hayatına dokunmuşuz…
GENÇLER, HAYAT BOYU ÖĞRENMEYİ İÇSELLEŞTİRİN
Bugün en bilgili insan ihtiyacı olduğunda doğru bilgiye güvenilir kaynaktan en hızlı şekilde ulaşmayı bilen insan. Bunu yapabilirsek sadece günümüzde var olan bilgiye değil, gelecekte var olacak bilgiye de ulaşmayı öğrenmiş oluruz. Bu bilgileri beceriye dönüştürmeliyiz. Çünkü beceri bilginin değer yaratmış halidir; bilgi önemini yitirse bile beceri kalıcıdır. Liderlik kadar takım çalışması ve işbirliğini, girişimcilik kadar sosyal farkındalığı, teknolojik okuryazarlık kadar empatiyi, iletişimi, eleştirel düşünmeyi, problem çözme ve yaratıcılık becerilerimizi geliştirebilirsek o zaman geleceğin bilinmez dünyasına daha iyi hazırlanabiliriz. Yaratıcılık sadece yeni bir fikir bulmak değil, bu fikri uyguluyor. Hesaplanmış riskler alarak fikirlerimizi hayata geçirmeyi, hatalarımızdan da ders çıkarabilmeyi benimsemeliyiz. Hata en güçlü öğrenme aracıdır. Bugünün öğrencilerinin gelecekte yapacakları mesleklerin büyük bir kısmı henüz icat edilmedi. Çoğu kariyerleri boyunca birkaç farklı meslek icra edecek çünkü ihtiyaçların değişmesiyle meslekler de güncelliğini yitirecek. Makineleşme ve yapay zeka birçok mesleğe talip ve her gün yeni meslekleri insanlardan devralmaya devam edecek. Eğer insani değerlere odaklanır ve hayat boyu öğrenme kavramını içselleştirebilirsek, dünya değişirken de kesintisiz öğrenir ve kendimizi yeni becerilerle donatabilir; belki de değişimi yöneten liderler bizler olabiliriz.
ÖĞRETMEN DE DÖNÜŞÜYOR
Sistemsel dönüşüm öğretmenin değişmesiyle mümkün. Bugüne kadar öğretmenin rolü bilgi aktarmaya odaklıydı. Kariyerleri boyunca öğrendikleri, biriktirdikleri değerli bilgileri sanki bir su şişesi ya da damacanaya damla damla dolduran öğretmenlerimiz her öğrencinin farklı hacimdeki bardağına doldurmaya gayret etti. Bugün bilgi bir şelale gibi akıyor, ne damacanaya sığdırabiliriz ne de sırtımızda taşıyabiliriz; onun için altında ezilmemeliyiz! Artık her öğrenciye eline bir bardak almayı ve ne zaman ihtiyaç duyarsa gidip şelaleden bardağını doldurabilmeyi öğretmeliyiz. Makineler artık bizden daha çok bilgi depolayabiliyor ve aktarabiliyor.
PAYLAŞARAK ÖĞRENME
– Eğitim artık online mı olacak?
İletişim ve bilişim teknolojilerindeki yenilikler günlük hayatımızın vazgeçilmez birer parçası haline geldi. Akıllı telefonlarla her an her yerde bilgiye ulaşıyor, öğreniyoruz. Bilginin bu kadar hızlı tüketildiği bir ortamda, ancak paylaşarak daha fazlasını üretebiliriz. Paylaşım kültürü, son yıllarda ekonominin üzerindeki etkileri kadar eğitim için de önemli fırsatlar sunuyor. Bugün bilgi özgür ve online ortamda özgürce paylaşılıyor. Tabii post-truth çağında doğru bilgiye ulaşabilmek başlı başına bir zanaata dönüşüyor, güvenilir kaynaklara ihtiyaç var. Online eğitim gelecekte daha da güçlenecek çünkü dijital ortamda eğitim veriye dayalı ve kişiye özel bir deneyime dönüşüyor.
– Yüz yüze eğitim bitiyor mu?
Her ne kadar online bir platformun temsilcisi de olsam, her zaman eğitimin insan boyutuna dikkat çekmeye çalışıyorum. Eğitim teknolojilerini insan odaklı kullanmalıyız. Teknoloji sayesinde bilgi aktarımını ve öğrenme süreçlerini daha verimli hale getirebiliyoruz. Herkes istediği an istediği yerde kendine en uygun hızda öğreniyor ve böylelikle kendi öğrenme sorumluluğunu üstleniyor. Bilginin beceriye ve deneyime dönüştürülmesi içinse öğretmenin rolü ve sınıf ortamındaki etkileşim çok değerli. İnsanlar sosyal canlılar; paylaştıkça, tartıştıkça çok daha verimli öğreniyorlar. Belki gelecekte öğrenciler arasındaki etkileşimi ve öğretmen-öğrenci ilişkisini dijital ortamda replike edebilecek bir teknolojiye sahip olabiliriz, ama o teknolojinin kitleler tarafından erişilebilir olacağı güne kadar ben yüz yüze eğitimin devam edeceğine inanıyorum.
KEŞKE OKULLAR DÖRT DUVARLA SINIRLI OLMASA
Keşke gelecekte okullar dört duvarla sınırlı olmasa, ama bu sınırlar çoğu zaman kafamızda. Ne yazık ki çoğu zaman öğrenmeyi okulla, okulu ise dört duvarla sınırlı olarak görüyor ve öğrenmenin heyecanını unutuyoruz. Bugün tüm dünyada, okullarda ne yapıyoruz? Öğrencileri dört duvar arasına koyuyor ve onlara hangi gün, hangi saatte, hangi konuyu öğrenmeleri gerektiğini söylüyoruz. Tüm bunlar denklemdeki sabit değerlerimiz. Öğrenip öğrenmediklerini ölçmek için de sınavlar yapıyoruz; bu da değişken değerimiz. Peki, amacımız her öğrencinin gerçekten öğrenmesiyse, neden bu modeli tersine çevirmeyi denemiyoruz? Sabit olan, her öğrencinin tam not alabilecek kadar iyi öğrenmesi olsun; değişken ise hangi gün, hangi saatte, ne kadar sürede öğrendiği… Artık duvarları aşalım, öğrenme her an her yerde; hayatımızın tam merkezinde. Sanayi devrimi tarafından tanımlanan, standardize yeteneklere sahip bir işgücü yetiştirmek yerine disiplinlerarası ve çok yönlü becerilerle donatılmış bireyler yetiştirelim. Okullarımızı okutma evleri olmaktan çıkartıp yaratma evlerine dönüştürelim.
GELECEKTE MESLEKLER FARKLI OLACAK
Hepimiz ister istemez çocuklarımızı yönlendiriyoruz fakat gelecekteki meslekler ve iş ortamı bizim deneyimlediğinden çok farklı olacak. Bu dinamikleri öngörerek onları yönlendirebilmemiz geçmişte olduğundan çok daha zor. Çünkü onlar yeni nesil teknolojilerle doğdu ve dünyaya farklı bir gözle bakıyor. Belki de kendi yolculuklarının mimarları olmaları, kendi seçimlerini yapmaları için üzerlerindeki baskıyı azaltarak hızla değişen bir dünyada daha hızlı karar alabilmeleri ve hızlı hareket edebilmeleri için onları desteklemeliyiz. Yeter ki becerilerini geliştirmek istedikleri alanlar doğrultusunda tercihlerini kullanıp, sevdikleri işi yapıp, mutlu olsunlar. Tabii bir de sosyal fayda sağlayan bir iş alanı seçerlerse o zaman tüm dünya kazanır!
KİMDİR?
1982’de doğan Alp Köksal, liseyi Amerika’da, üniversiteyi Koç Üniversitesi İşletme Bölümü’nde tamamladıktan sonra yüksek lisans derecesini Boğaziçi Üniversitesi’nden birincilikle kazandı. Doktora seviyesinde Türkiye’nin gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerle karşılaştırmalı politika analizleri üzerinde çalışan Köksal, Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde araştırmacı olarak görev aldı. Köksal, 2012’de STFA’nın girişimiyle kurulan ve ilk yerel iştiraki olan Khan Academy Türkçe’nin direktörlüğünü yürütüyor. STFA Grubu’nun eğitim vakfı olarak 1992’den beri faaliyette olan Bilimsel ve Teknik Yayınları Çeviri Vakfı’nın genel müdürlüğünü üstleniyor. BÜMED Yönetim Kurulu ve Türkiye Bilişim Derneği’nin İcra Sektör Kurulu üyesi olmanın yanı sıra; farklı çalışma grupları, proje ve eğitim kurumlarının bilim ve danışma kurullarında da görev alıyor. 2017 yılında Uluslararası Genç Liderler ve Girişimciler Derneği (JCI) tarafından Türkiye’nin 10 Başarılı Genci’nden biri seçilen Alp Köksal, TOYP “İnsanlığa ve Gönüllü Kuruluşlara Hizmet” ödülünün sahibi oldu ve aynı alanda dünya birinciliğine aday gösterildi. Evli ve bir kız çocuk babası olan Köksal, aynı zamanda profesyonel konuşmacı, müzisyen ve amatör fotoğrafçı.
HÜRRİYET 13.04.2020