Koronavirüs sonrası dünya, Harari’nin değerlendirmesi

0

Hepimiz son teknoloji ile donatılmış bir bileklik taksak. 24 saat giyeceğimiz bu cihaz ateşimizi, nabzımızı ölçse, nerede bulunduğumuzu kayıt etse. Bu veriler bir merkezde toplansa. Böylece sağlık durumumuz anlaşılsa. Korona salgını ile mücadele ettiğimiz, kimin taşıyıcı, kimin hasta, kimin sağlıklı olduğunu bilmediğimiz bu günlerde riskli bireyleri hızlıca tespit etmek için faydalı olmaz mıydı böyle bir çözüm? Ateşi olduğu halde hasta dolaşan veya evde oturan kişiler odaklı bir şekilde test adayı olarak belirlenir, çevrelerindeki kişiler hastalık ve bulaşıcılık durumunu net bir şekilde öğrenirler, karşılaştıkları riski de bu bilgi ışığında ölçerlerdi. Ayrıca bileklik kişinin konum bilgisini de paylaşacağı için virus taşıyan kişinin geçmişte bulunduğu konumlardan virüsü bulaştırdığı kişileri tespit etmek te daha kolay olurdu. Böylece odakli bir şekilde salgının yaygınlaşma yolu tespit edilir ve hastalık ile etkin bir şekilde mücadele edilirdi. Güzel olmaz mıydı böyle bir çözüm?

Bahsedilen teknoloji bugün var. Kitleleri böylesi biyolojik seviyede gözetim altına almaya yarayacak yöntem George Orwell’in, 1984 isimli distopik romanında hayal edip kaleme aldığı birey gözetim yöntemlerinin dahi ötesinde olacaktır. Bu senaryonun gerçekleşmesi için eksik olan şey devletlerin vatandaşlarına bunu giydirmeleri için gerekli psikolojik kabul seviyesine henüz gelinmemiş olması idi. Ancak görünüyor ki küresel salgın da yeterli korku seviyesi ile insanları bu önermeyi kabul edecek eşik seviyesine getiriyor.

Şimdiden oluşan örneklere bakalım;

·         Çin devleti COVID-19 ile mücadele kapsamında vatandaşlarının cep telefonlarından konumlarını takip etti, ateşlerini ve tıbbi durumlarını raporlamalarını şart koştu ve arkasında yüz tanıma algoritması olan milyonlarca kamerayı kullandı. Mobil uygulamalar vatandaşlara virüslü olduğu tespit edilmiş kişilere yakınlıkları konusunda uyarı verdi.

·         İsrail’de hükümet teröristleri takip etmek için kullanılan teknolojinin virüse yakalanmış kişilerin takibi için kullanılmasını istediğinde parlamentoda ilgili komite öneriyi red etti. Başbakan yine de acil önlem adı altında insiyatifi hayata geçirdi.

Sağlık parametrelerimizi ölçüp raporlayacak teknoloji aynı zamanda heyecanımızı, kaygımızı, kızgınlığımızı yani ruh halimizi de raporlamaya yarayacak. Merdiven çıkmanın nabıza etkisini kayıt eden bileklik ülke liderinin konuşmasındaki nabız seviyemizi de kayıt edip merkez veri tabanlarına gönderecek. “Big brother” artık sosyal medyada paylaştıklarımzın ötesinde deri altı verisi ile ruh halimiz üzerine analiz yapma imkanı bulacak. Bunun üzerine yüz tanıma algoritmalı kameraları, sosyal medyayı, merkezi sağlık, adli ve diğer devlet veritabanlarını, sınırsız depolama ve işlemleme gücünü de eklerseniz bireyin üzerinde merkezi otoritenin sahip olacağı orantısız gücü hayal edebilirsiniz.

Yukarıdaki Türkçe cümleler bana, ancak fikirler Yuval Noah Harari’ye ait. Tarihçi COVID-19 pandemisinin dünyaya etkisini 20 Mart tarihinde Financial Times’a yazdığı makalede yorumlamış.

Harari, özetle “bugünler de geçecek, insanlık bunu da yenecek, ancak pandemi ile mücadelede alacağımız kararlar hayatımızı çok etkileyecek” diyor.

Dünya bir “acil durum” ile mücadele ediyor, dolayısıyla hızlı kararlar alınıyor. Normal koşullarda kolay kolay işleme alınamayacak süreçler, yöntemler, teknolojiler, yeterince denenmeden uygulamaya alınıyorlar.

Acil durumların doğası tarihi süreçleri hızlandırma özelliğine sahip olmalarıdır.

Acil durum geçer ve normalde toplumun kabullenmeyceği bazı önlemler bir anda kalıcı olarak yerleşir. İşte tehlike buradadır. Harari küresel bir kriz ile savaşılan bugünlerde her ülkede alıncak kararlardan ikisi konusunda insanlığı uyarıyor:

·         Birinci seçim totalitaryan gözetim ile vatandaşların bireysel sorumluluk almalarına imkan tanımak arasında olacak,

·         İkincisi seçim ise ulusal izolasyon ile küresel dayanışma arasında gerçekleşecek.

Bu iki önemli kararın seçenekleri konusunda Harari yıllardır yazarak ve konuşarak anlattığı görüşlerinin tutarlılığında değerlendirmeler yapmış.

Merkezi gözetim mi, bireysel sorumluluk mu?

Bu kararı verirken insanlık dikkatli olmaz ise gözetim tarihinin önemli bir dönüm noktasının oluşmasına pandemi sebep olacak. Çünkü girişteki örnekte anlatıldığı gibi kitlesel gözetim teknolojilerinin alelacele uygulamaya alınması normal karşılanacak ve bir anda “cilt altı” gözetime çok hızlı bir geçiş, insanların uzun vadeli mahremiyetleri ile ilgili ne olduğunu anlamadıkları bir oldu bitti olacak.

Salgın hastalıklar ile mücadele ederken vatandaşların mahremiyet ile sağlık arasında bir seçim yapmalarınin istenmesi temel problemdir. Ancak bu hatalı bir seçimdir. Hem sağlımızı hem de mahremiyetimizi korumamız mümkün olmalıdır.

Toplumsal sağlık; vatandaşların güçlendirilmesi, devlet ile vatandaş arasında güvenin sağlanması ve bireylerin özdenetimi ile sağlanabilir. Koronavirüs ile mücadelede en başarılı örneklerin göründüğü Güney Kore, Tayvan ve Singapur incelenmelidir. Bu ülkeler sınırlı gözetim uygulamalarını kullandılar ancak daha fazla vatandaş özdenetimine dayalı yöntemler ile başarılı oldular. Bilgili vatandaşlar sağlık yetkilileri ile işbirliği yaptılar, sağlık durumlarını dürüstçe raporladılar ve çok yaygın test yaptılar. Özetle her vatandaşın sorumluluğunu bilerek doğru an geldiğinde yetkililer ile işbirliğine girmesi merkezi gözetimin yerine sonuç üreten bir alternatif oldu.

Yüz yıl sonra ilk olarak bu kadar büyük bir salgın ile karşılaşıldığı için insanların bilgi seviyesi yetersiz kalmış, kitlelerde inkarcı tepkiler oluşmuş olabilir. COVID-19 ile mücadelede öğrenilenler bireylerin ilerideki salgın tehditlerinde daha bilinçli ve sorumlu davranmalarını sağlayacaktır. Mahremiyet sağlık yolunda bir kayıp olmamalıdır. Bilime inanan, sağlık yetkililerine güvenen, bilgili bir toplum totaliteryen ve cahil bir topluma nazaran çok daha kuvvetli ve etkindir.

Yuval N.Harari’nin teknolojinin gözetim için kullanımı konusundaki etraflı görüşlerini 2018’de yayınladığı “21.Yüzyıl için 21 Ders” kitabının “Özgürlük — Büyük veri size izliyor” isimli üçüncü bölümünde kaleme almıştı. Teknolojinin salgın hastalık takibi için kullanımı olasılığı da kitabındaki uyarıları ile örtüşüyor.

Ulusal izolasyon mu yoksa küresel dayanışma mı?

Harari 21 Ders kitabının “Milliyetçilik — Küresel problemlerin ihtiyacı kürsel cevaplardır” isimli 7. bölümünde nükleer silahlanma, küresel ısınma, göç, yıkıcı teknolojilerin yaratacağı işsizlik gibi problemlerin ulus devletlerin güçlerini aşacağını söylemiş, milliyetçiliğin bu problemleri adreslemekte başarılı olamayacağı uyarısında bulunmuştu. İşte COVID-19 pandemisi de aynen böyle bir küresel problem. Ancak küresel dayanışma ile çözülebilir.

İşe bilgi paylaşımı ile başlanmalı. Ülkelerin birbirlerinin deneyimlerinden öğrenecekleri en basit bilgiler bile bir çok hayat kurtarabilir. Elbette bu ülkelerin birbirine güvenerek işbirliği yapmalarını gerektirir. Bilim ve sağlık uzmanlığı ön plana çıkartılmalı. Ülkelerin politikalarını belirlerken birbirlerine tavsiyelerde bulunmaları, mütevazi ve açık bir şekilde öneriler istemeleri mümkün olabilmeli.

Test paketi ve solunum cihazı üretiminde küresel bir gayret hastalık ile savaşta kaynakların çok daha etkin kullanımını sağlar. Varlıklı ancak pandemiden daha az etkilenen bir ülkenin sağlık ekipmanını fakir ve salgından daha fazla etkilenen bir ülke ile paylaşması, eğer kendi sıkıntılı bir duruma düşerse başka ülkelerin sağlık ekipmanı ile yardımına geleceğini bilmesi gerçekleşebilecek bir senaryo olmalı. Aynı planlama ve paylaşım sağlık uzmanları için de olabilmeli.

Dünya ticaret ve finans piyasaları başka koşullarda yaptıkları işbirliklerini pandemi için de gerçekleştirmeli. Sadece ulusal seviyede alınan ekonomik önlemler yeterli olmayacaktır.

Seyahat konusunda da küresel bir anlaşmaya gerek var. Uluslararası seyahati tamamıyla durdurmak salgın ile mücadeleyi de zorlaştırır. Ülkeler bilim insanları, doktorlar, gazeteciler, kanun yapıcılar ve iş insanlarının sınırlı da olsa seyahat edebilmesinin yöntemini yaratmalılar. Bu, seyahat edecek kişinin seyahat öncesi test yaptırarak, hasta olmadığını kanıtlamasını sağlayacak bir anlaşma ile işler hale getirilebilir.

Harari, küresel işbirliği alanlarını belirleyip yürürlüğe almak için liderlik gerektiğini, ancak dünya liderlerinin gerekli olgunluğu göstermediğini, “odada yetişkin göremiyoruz” ifadesi ile, dile getiriyor. Haftalar önceden küresel liderlerin buluşmuş olması gerekirdi diyor. 2008 finansal krizi ve 2014 Ebola salgınının adreslenmesinde liderliğe soyunan ABD’nin günümüzde kendini her açıdan dünyadan izole ettiğini, en yakın müttefiklerini bile terk ettiğini belirtiyor. Bu konudaki eleştirilerin detayına yazının orijinalinde göz atmanızı öneririm.

Amerika’nın boşalttığı liderlik koltuğu başka bir şekilde doldurulmaz ise salgın ile mücadelenin zorluğu tek sonuç olmaz, uluslararası ilişkiler uzun yıllar boyu olumsuz etkilenir. Küresel birlik büyük bir kopuş içinde uyarısında bulunan Harari, bu akut tehlikenin salgın sebebiyle insanlık tarafından görüleceğini umduğunu söylüyor.

Harari’ye göre insanlığın bir seçim yapması lazım. Salgın ile mücadeleyei her ülke kendi başına mı yapacak, yoksa küresel bir dayanışma ile mi bu işin üstesinden geleceğiz. Bu konuda Harari’nin son sözü şöyle:

Kürsel dayanışma ile sadece koronavirüsü yenmeyiz, ilerideki salgınları ve 21.yüzyılda insanlığı tehdit edecek tüm tehditlere karşı zafer kazanırız.

Yazının orjinali için Bağlantı :

https://www.ft.com/content/19d90308-6858-11ea-a3c9-1fe6fedcca75

https://medium.com/   Celal Cundoglu

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here